12-SİYASETİN FİNANSMANI POLİTİKA

BÜLENT KUŞOĞLU: TÜRKİYE’DEKİ YOLSUZLUKLARIN ÖNEMLİ BÖLÜMÜ KENT RANTLARIYLA İLGİLİDİR

Siyasi partilerin finansmanı konusunda ülkemizdeki durumu nasıl görüyorsunuz? Devlet yardımının dağıtılmasında (ve harcanmasında) adil, dengeli, denetime açık bir yapıdan söz edebilir miyiz?

Siyasetin finansmanı konusu demokrasiler için olmazsa olmaz özellikler olan şeffaflık, katılımcılık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile yakından ilgili ve bu ilkeler açısından hayati önemdedir. Siyasetin finansmanı konusunu belli kurallara bağlayabilmiş, şeffaf ve hesap verebilir hale getirebilmiş ülkeler aynı zamanda demokratik katılımcılığı da halledebilmiş demokrasilerdir. Çünkü katılımcılık aynı zamanda bağış, aidat ve yardımların da her seviyede artışını getirmektedir.

Türkiye’de siyasetin finansmanı ile ilgili çok önemli sorunlar var. Dolayısıyla demokrasimiz açısından da çok önemli sorunlar söz konusu. Kayıtdışılık ve kayıtdışı ekonominin büyüklüğünün Türkiye’nin en köklü sorunlarından biri olduğu malümunuzdur. Kayıtdışılık konusu, yolsuzluk sorunuyla birlikte ele alındığında siyasetin finansmanının olumsuz kullanımının en önemli gerekçelerinin bunlar olduğunu görürüz. Yani, siyasetin finansmanı konusu olumsuz anlamda kayıtdışılık ve yolsuzluk konularıyla da iç içedir. Kayıtdışılık ve yolsuzluğun artışı oranında siyasetin finansmanı da sorunludur ve ters orantılı olarak da demokratik gelişmişlik söz konusudur.

Siyasi partilere devlet yardımları artan siyaset harcamalarının aşırı boyutlara ulaşmasından dolayı devreye sokulmuştur. Siyasi partiler malüm demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. İletişim ve teknolojideki gelişmelerin siyasi partilerin aidatlarla faaliyette bulunmalarına yetmediğinin görüldüğü noktada devreye hazine yardımı müessesesi sokulmuştur. Çünkü bağışlardan dolayı sadece zengin bir kesimin siyasete ve kamu yönetimine egemenliği ön plana çıkabilir endişesi oluşmuştur. Ancak aynı endişe, parti harcamaları aşırı ölçüde arttığı için yine de mevcuttur. 

Siyasi partilere hazine yardımının çok adil, dengeli ve makul bir şekilde denetlendiğini söylemek de Türkiye için mümkün değildir. Harcamaların denetimi konusunda da herkesçe kabul edilen ve herkese aynı şekilde uygulanan ortak kriterler oluşturulamadığından önemli sorunlar vardır. Hem denetim hem de denetçiler için ortak kriterler oluşturmak gereklidir. CHP harcamaların denetimi konusunda kendisine yapıldığına inandığı bir haksız uygulamayı AİHM’ne götürerek örnek teşkil edecek bir dava kazanmıştır. Bu dava ve dökümanı gerçek anlamda siyasi partilerin denetim kıstasları konusunda belirleyici olacak bir örnektir. CHP aslında Venedik Komisyonu’nun siyasetin finansmanı ile ilgili kararlarına en uyumlu parti olduğu halde AYM tarafından yapılan denetimlerde anormal cezalar almıştır. CHP’nin konuyu AİHM taşıması üzerine geçen Nisan ayında verilen kararda AİHM siyaset yapma özgürlüğüne halel getirildiğine hükmetmiştir. Bu karar gereğince 1.2 milyon Euro’nun CHP’ne iadesi gerçekleşecektir. Bu karar Türkiye için dediğim gibi çok önemli ve bir ilktir. 

Siyasi partilerin rekabeti eskisinden daha çok maddi güce dayanmaya başladı. Bu durum sadece partiler arasında değil aynı zamanda adaylar arasında eşitsiz bir rekabete yol açmaktadır. Siyasi partilerin aday belirleme sürecinde sıkça konuşulan “paranın gücü” konusunda nasıl bir denge ve denetleme mekanizması kurulmalıdır?

Siyasi partiler arasında maddi güç konusunda denge kurma hedefi demokrasiler için gittikçe artan bir sorun olmaya başladı. Hatta en iyi örneklerden biri olan ABD’de siyasi partilere ve başkan adaylarına yapılacak yardımın sınırı da kaldırıldı. Bu ABD demokrasisi için olduğu kadar dünya demokrasi tarihi içinde bir dönüm noktası oldu. Finansçı ekonomi anlayışı demokrasiye önemli bir darbe vurmuş oldu. Bazıları bunu şeffaflığın artışı olarak yorumladıysa da bu önemli bir kırılmadır. 

Bizde de halkoyuyla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nakdi bağışlarda sınır ve denetim olmasına rağmen, ayni bağışlarda hiçbir sınırın ve hatta denetimin olmaması demokrasimiz için çok önemli handikap oluşturmuştur. Düşünebiliyor musunuz, adaylara kişilerce yapılacak nakdi bağış belli ve sınırlı iken ayni olarak örneğin, medya veya lojistik olarak yapılacak yardımda sınır yoktur ve asıl dengeyi bozacak unsur aynı zamanda denetim dışıdır.

Burada ifade ettiğiniz denetim dışı yardımlar “siyasal nitelikteki para” olgusunu gündeme getiriyor. Kamu gücünü paraya dönüştürme olarak özetleyeceğimiz ve kamu bankaları yoluyla sağlanan krediler, transfer ödemeleri, bütçe dışı fonlar ve özellikle imar planı değişiklikleri yoluyla kaynak aktarımının siyasetin dengesini ve siyasi rekabet şartlarını bozduğunu düşünüyor musunuz?

Kamuya dayalı siyaset ve ticaret demokrasinin gelişimine engel olan en hassas konulardan biridir. Azgelişmiş ülkelerin bu konuda kural koyamaması veya konulan kurallara uyamaması önemli sorunlar oluşturmaktadır. Türkiye’de AB’nin isteği ile çıkarılmasına rağmen Kamu İhale Kanunu neredeyse uygulanmaz hale gelmiştir. Bir hesaba göre Kamu alımlarının % 10’u ancak Kamu İhale Kanunu kapsamındadır. 

Kent rantları konusu da yine “siyasal nitelikteki para” olgusu ile iç içedir. Türkiye’deki yolsuzlukların çok önemli bölümü de kent rantlarıyla ilgilidir. 

Bir OECD araştırmasına göre Türkiye uluslararası rüşveti araştırmayan bir ülkedir. Çünkü kendi içindeki yolsuzlukları ve rüşveti araştırmayan bir ülkenin uluslararası kuruluşların dağıttığı rüşveti araştırması beklenemez. Bunu rapordan okuduğumda gerçekten çok şaşırmış ve utanmıştım ama Plan ve Bütçe Komisyonu’nda bu konuyu detaylı anlattığımda maalesef kimsenin kılı kıpırdamadı, hatta medyada haber dahi olmadı.

Hükümet olanaklarının hem harcama hem de baskı unsuru olarak kullanılması karşısında etkin bir denetleme mekanizması nasıl hayata geçirilmeli? 

Kesinlikle etkin bir denetleme mekanizmasına ihtiyaç duyuyoruz. Ancak, Türkiye’de yüzde 30’ların üzerinde bir oranda olduğu kabul edilen kayıtdışı ekonomi ve siyasetin finansmanı konusunu içermeyen siyasi partiler ve seçim yasaları denetim yapılması konusunda en büyük engeldir. 

Öncelikle siyasi partiler ve seçim kanunlarında siyasetin finansmanı sorununu da irdeleyen değişikliklere ihtiyaç vardır. 

Bu konuyla ilgili olarak Ahmet Davutoğlu döneminde yapılmak istenen ve Adalet Bakanlığınca az çok somutlaştırılan çalışmalar ise iktidarın önemli unsurları tarafından hep engellenmiş ve hayata geçirilememiştir. İlginç olan ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuya ilişkin muhalif söylemidir; “Siyasetçilerden mal beyanı alırsanız il ve ilçe başkanlığı yapacak adam bulamazsınız”

Sanırım bu cümle Türk siyasetinin durumu ve gerekçesi konusunda çok şey açıklamaktadır.

Parti içi yarışlarda “paranın gücünü, gücün siyasetini engellemek” üzerine düşünceniz nedir? Parti tüzüğünün bu yönde değiştirilmesi konusunda CHP diğer siyasi partilere öncülük edebilir mi?

Demokrasi güçlünün zayıf çoğunluklar karşısındaki mutlak egemenliğini engellemek, diktatörlüğe yol açmamak için vardır. Karl Popper’in buna benzer bir demokrasi tanımını çok iyi hatırlıyorum. Gerçekten de demokrasi halk yönetimi ve halkın yönetime katılımı ise güçlünün ve para gücünün demokratik sürece her aşamada olumsuz müdahaleleri engellenebilmeli ve siyasetin ticaretin bir yöntemi veya devamı olması önlenmelidir. 

CHP’nin bu konuda öncülük etmesi konusuna gelince; çok makul bir öneri ancak mevcut ortamda, mevcut koşullar altında CHP’nin önceliği rejimi kurtarmak ve toplumun yaşam tarzı üzerindeki baskıyı ortadan kaldırmaktır. Yani Cumhuriyet ve demokrasi önceliklidir. CHP, şimdiye kadar da Genel Başkanı ve milletvekillerinin mal beyanlarını kamuoyuna açıklamalarıyla örnek olmuştur. Normalleşme sağlandıktan sonra tabi ki CHP’nin siyasetin finansmanı konusunda öncülük etmeye devam etmesi ve etkin düzenlemelere imza atması söz konusu olacaktır. 

Gazi Üniversitesi Ekonometri mezunu. SHP Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcılığı (1991-1995) ve CHP TBMM Milletvekili Danışmanlığı yaptı. SODEV'de Ankara Temsilciliği, Yönetim Kurulu Üyeliği ve Genel Sekreterlik görevlerini üstlendi. CHP Ankara İl Başkan Yardımcılığı (2011), CHP Çankaya İlçe Eğitim Sekreterliği (2011-2013) yaptı. Çankaya Belediye Meclis Üyesi (CHP 2014-2019) ve CHP Genel Merkez Kültür ve Sanat Platformu Üyesi. Bireşim (1995), Birlikte (2005) ve Politus (2010) dergilerini yayınladı.

0 comments on “BÜLENT KUŞOĞLU: TÜRKİYE’DEKİ YOLSUZLUKLARIN ÖNEMLİ BÖLÜMÜ KENT RANTLARIYLA İLGİLİDİR

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: