04-ALTERNATİF MEDYALAR POLİTİKA

BAŞKA BİR MEDYA MÜMKÜN

Sizin alternatif medya tanımınız nedir, bir medya kurumunu ana akım medyadan ayıran özellikler ne olabilir?
İnternetin varlığı bu soruyu cevaplamamızı zorlaştırıyor. Çünkü internet üzerinde ya da genel olarak yeni medyalar üzerinde açığa çıkan ve ana akım medyadan farklı bir takım özellikler gösteren pek çok çaba var ve tüm bunlar zaman zaman alternatif medya tanımı içerisinde ele alınıyor. İşte bu nedenle alternatif medyayı tanımlarken biraz daha net ayrımlar ortaya koymak gerekiyor. Alternatif medyanın hem akademik çalışma alanımla ilgili olması hem de pratikte alternatif iletişim mecraları yaratma çabası içerisinde olmamdan yola çıkarak şöyle bir tanım yapmanın doğru olacağını düşünüyorum. Öncelikle alternatif olma iddiasında olanın toplumsal muhalefete ve hareketlere, daha eşitlikçi ve demokratik bir toplumsal yapılanmaya yönelik mücadelede yer alması gerekiyor. Sunulan içeriğin politik, sosyal ve kültürel düzeylerde farklı olması, egemen medya tarafından bilerek görmezden gelinen, insan hayatının her alanına dair bilgiyi üretmeye katkı ve bu tür bilginin sunumu ve dolaşıma girmesi için uygun bir platform sağlamak alternatif medyayı niteleyen kriterlerden bir diğeri. Bilgi üretim sürecinde hiyerarşik yapılanmaya karşı çıkmak ve profesyonel-amatör ayrımı yapmamak, içerik üretiminde ve sunumunda hiyerarşik yapılanmadan uzak yatay, eşitlikçi ve katılımcı bir yapılanmaya sahip olmak da herhangi bir iletişim deneyimini egemen medyadan farklı kılan bir kriter. Alternatiflik iddiası taşıyan bir iletişim deneyiminin en azından taşıması gerektiği düşünülen diğer ölçüt ise ticari olmaması, yayın yapmaya yönelik temel motivasyon kaynağının kar elde etmek olmaması, sosyal sorumluluk ve insanların kendilerini ifade etmelerine olanak sağlama amacıyla hareket etmesidir. Bu aynı zamanda ticari faaliyetlerle asla bağı olmadan kendi maliyetlerini karşılamayı gerektirir. İletişim sürecinin ve bunun sonucunda üretilen bilginin ticarileştirilmesine karşı mücadele vermek ise bir diğer kriter olabilir. Böyle bakınca egemen medyadan farklı olan her şey alternatif medya olmaktan çıkıyor. Alternatif medyayla, medyayı alternatif kullanım biçimleri arasında bir ayrım yapmak gerekiyor. Burada özellikle ticari olmama noktasının altını çizmem gerekiyor. Genellikle bir alternatif yayın faaliyetinin finansmanı deyince, piyasayla o kadar kuşatılmış durumdayız ki piyasanın ötesinde bir alternatif akla gelmiyor. Oysa gönüllülük ya da bir takım bağışlarla alternatif bir yayın sürdürülebilir. Bence piyasa sisteminin dışında, içerik satmak, reklam almak dışında bu konuda zengin bir gelenek ve tarihsel birikim var. Alternatif yayın yapmayı amaçlayan topluluklar da yeni bir takım yöntemler yaratabilirler.
İlerici muhalefet diyorsunuz, o halde sırf muhalif olmak bir kurumu alternatif yapmaya yetmiyor.
Yeni iletişim ortamının büyük bir kısmının milliyetçi, faşist, muhafazakar internet forumları, web sayfaları, çevrim içi gazeteler ve özü itibariyle resmi tutumlarla ilişkili internet inisiyatifleri ile kaplanmış olduğu rahatlıkla gözlemlenebilir. Özellikle Hrant DİNK’in katlinden sonra bu çok konuşuldu. İnternet üzerinde özgür bir iletişim ortamı var. Fakat bu özgür iletişim ortamı özgürlüğün liberal kavranışından da kaynaklı olarak son derece gerici, toplumsal hastalık düzeyindeki fikirlerin özgürce yayılması anlamına gelmemeli. Bunlar tarihin her döneminde, toplumu ileriye taşımak ve gelişmeyi amaçlamaktan ziyade daha karanlığa itmek, verili düzeni ayakta tutmak vs. dışında bir işe yaramamışlardır. O yüzden bir içerik faşistse, cinsiyetçiyse ben onu alternatif bir içerik olarak görmüyorum, alternatif medya kavramsallaştırması içerisine de dahil etmiyorum. O yüzden ilerici toplumsal muhalefet derken, toplumun ileriye doğru değişimini, gelişmesini hedefleyen, daha demokratik, daha eşitlikçi, daha özgür bir yarını hedefleyen toplumsal muhalefeti, bir alternatif medya kavramsallaştırması içerisinde önemli buluyorum.
Alternatif iletişim ortamları genelde saklanmak isteneni ön plana çıkarıyorlar, kıyıda köşede kalmış şeyleri dillendirmeleriyle ünlüler. Bu yönüyle de egemen güçlerin ve siyasi iktidarın sürekli baskısı altında kalıyorlar, bu durumdan kendilerini nasıl koruyabilirler?
Bundan kendini korumanın yolu yok. Bu internetle falan oluşmuş bir şey değil. Tarih boyunca her zaman böyle çalışan, hegemonyayı kıran, iktidarların sunduğu bilgiyi kabul etmeyip başka bir bilgi bir yerlerde var diyen yayın çalışmaları oldu ve hep baskılara uğradılar. Bugün cezaevlerinde bu kadar gazetecinin olmasının nedeni de bu tarihsel sürecin sonucu. Bu toplumsal gelişmeyle çözülebilecek bir şey. Önemli olan burada topluma, gündelik yaşamınızı anlarken ve anlamlandırırken size gereken bilgi budur diyen egemen medyaya karşı, saklanılan, kamusallaştırılmayan, çarpıtılan bilgiyi damıtıp çıkartan birilerinin hep var olması. Bu bir toplumsal mücadele ve bugüne kadar ki toplum tarihi de bu mücadelelerin tarihi aslında.
Ana akım medyanın izleyicileri ve yapımcıları ile alternatif medyanın izleyicileri ve yapımcıları arasındaki ilişki nasıl farklılaşır?
İnternetin yaygınlaşmasıyla beraber bir taraftan alternatif medya ana akım medyayı izliyor, orada verilen haberlerin takipçisi oluyor, o haberlere başka bir gözle bakmaya çalışıyor, deyim yerindeyse haberleri tepetaklak edip, ayakları üzerine dikip yeniden sunmaya çalışıyor. Diğer taraftan da ana akım medyanın alternatif medyayı takip ettiğini, bir takım haberleri oradan aldığını görüyoruz. Ancak bu ana akım medyanın yapısal özelliklerini değiştirmiyor. Bunun en çarpıcı örneklerinden birisini TEKEL direnişi döneminde yaşadık. TEKEL direnişi başladı, neredeyse 15. – 20. gününe ulaştığında ana akım medya TEKEL işçilerini sadece Güvenpark’taki havuza atladıklarında gördü. Bu 15-20 gün süresince alternatif medya çok iyi iş çıkardı. Sadece internet üzerinden değil, orada dağıtılan gazeteler, her gün çıkartılan küçük bildiriler, yazılan bloglar, web sayfaları TEKEL direnişinin bilgisini üretti, direniş alanından canlı yayın başladı. İzleyiciler açısından şöyle bir şey var; kullanıcı bir şeyi bilmek istiyorsa özellikle yeni medyanın varlığı sayesinde onu buluyor. Mesela direniş alanından canlı yayın inanılmaz izleyici sayılarına ulaştı. Tüm bu çabaların ardından ana akım medya da TEKEL direnişini görmeye başladı. İşçilerle yapılan röportajlar bir takım gazetelerde yayınlandı. Televizyonlarda TEKEL direnişi özelinde programlar yapıldı. Ana akım medya sadece bir takım haberleri görmediği için ana akım değil aslında, yapısal olarak ana akım. Var olan toplumsal ilişkileri yeniden ürettiği için, sermaye birikim alanı olduğu için, bir endüstri olarak örgütlendiği için ana akım medya. Alternatif medya ile ana akım medya arasında bir takım karşılıklı etkileşimler olası ama bu etkileşimler ne ana akım medyayı ana akım medya olmaktan çıkartıyor ne de alternatif olanı alternatif olmaktan uzaklaştırıyor.
Alternatif olanın izleyicisiyle yazarı arasında katılım ve birbirini etkileyebilme var herhalde.
Bugün alternatif iletişim ortamı diye baktığımız pek çok yerde izleyici aynı zamanda yazar. Bunlar açık platformlar olarak işlev görüyorlar. İzleyici herhangi bir konuda herhangi bir düşüncesini iletmek istediğinde o mutlaka yerini buluyor. İlişki hiyerarşik doğrudan bir kaynak alıcı ilişkisi değil. Sürekli yer değiştiren bir ilişki olarak kuruluyor. Hatta başta söylediğimiz alternatif medya toplumsal muhalefet hareketi ilişkisinden yola çıkarak denilebilir ki toplumsal hareketlerin kendileri alternatif medyanın hem yazarı hem de izleyicisi.
İletişim teknolojilerindeki ilerlemeyle birlikte alternatif medya kurumlarının varlık gösterebileceği alanlar eskiye göre daha az masraflı. Ancak her koşulda belli harcamalar gerektiriyor. Alternatif medya kurumları siyasi baskı kadar etkili piyasa baskısından kendini nasıl koruyacak ?
Burada sanırım çözüm yeni medyayı ya da interneti hem mücadelenin bir aracı, hem de mücadelenin konusu olarak görmekten geçiyor. Böylesi yaklaşımlar ipuçları düzeyinde olsa bile mevcut. Örneğin Kore’de kitle örgütlerine bilgisayar ve iletişim hizmetleri ve eğitimini sağlamak üzere kurulmuş olan, bağımsız bir örgüt ve ağ olan Jinbonet var. Jinbonet Kore’de pek çok demokratik kitle örgütünün katkılarıyla kurulmuş ve kendisini Kore kitle örgütlerinin eylemci bir yoldaşı olarak tanımlıyor. Aynı zamanda da Kore’nin oldukça kredili bir internet servis sağlayıcısı. Jinbonet, gerek emek örgütlerini ve demokratik örgütlenmeleri internet kullanmak adına piyasaya mahkûm etmeyerek, gerekse de kendisine çalışma konusu olarak seçtiği, “internet hakları”, “özgür ve açık kaynak kodlu yazılım” gibi konulardaki çabalarıyla bence önemli bir örnek. Yine özgür ve açık kaynak kodlu yazılımları desteklemek ve kullanmak alternatif olma iddiasında olan yayınları piyasaya bağımlı olmaktan tamamıyla değilse de bir ölçüde koruyabilecek bir tercih olabilir. Yeni mekanizmalar, yeni dayanışma deneyimleri de yaratılmak zorunda. Burada çok temel bir motivasyon gerekiyor. Bunun yapılması gerektiğine inanıp, bunun yapılmasının toplumsal gelişim açısından bir anlamı olduğunu düşünmek böyle bir motivasyonu sağlayabiliyor. Onun dışında piyasa sistemi içine dahil olan hiçbir yayın faaliyetinin alternatif olabileceğini düşünmüyorum. Çünkü reklam verenler içeriği doğrudan olmasa bile dolaylı yollardan belirliyorlar.
Kurumun örgütleniş biçimi ve karar alma biçimlerindeki demokratikliğin alternatifliğin koşullarından olduğu görüşüne katılır mısınız ?
Kesinlikle. Hiyerarşik örgütlenme; genel yayın yönetmenleri, editörler onların altında haber müdürleri onların altında muhabirler, muhabirler arasındaki iktidar ilişkileri hem bilgiyi üretirken hem de bilgiyi dağıtırken var olan toplumsal ilişkiler sistemini yeniden üretmenin bir yolu oluyor. Kişilerin iyi niyetinden bağımsız olarak bu yapı neyin haber olacağını, neyin olmayacağını belirliyor. Tüm bilgi üretimi bu yapı etrafında örülüyor. O yüzden hiyerarşik yapının dağıtılması, daha yatay bir yapının oluşturulması önem taşıyor ama tabii bu bir kerede yapılabilir bir şey değil. İçinde yaşadığımız toplumsal yapı hiyerarşik örgütlenmeleri öneriyor bize sürekli olarak. Her yerde hiyerarşik örgütlenmelerle karşılaşıyoruz. Hiyerarşik olmayan bir yapıyı yaratabilmek her an bilinçli bir çabayı gerektiriyor. Çünkü bir an bu bilinçli çaba gösterilmediğinde, birileri diğerleri üzerinde belirleyici konuma geliyor. Alternatif iletişim süreçlerinin örgütlenmesi bir kolektif çalışmayı gerektiriyor ve ancak o kolektifteki herkesin son derece bilinçli çabasıyla yatay bir örgütlenme mümkün olabiliyor. Ancak tabii belirtmek gerekiyor ki bu son derece zor. O yüzden bu alternatif örgütlenme biçimi yaratılamamış olsa da, en azından bunun dert edinilmesi, bunun için çaba harcanması alternatif bir iletişim süreci açısından anlamlı.
Somutlaştırmak açısından Türkiye’den örnek verebilir misiniz ?
Böyle bir örneklemeye gitmek ne kadar anlamlı bilmiyorum. Söylemek gerekir ki tarih alternatif medya örnekleri ile dolu. Bu ülkenin tarihinde Meşrutiyet’ten bu yana sürekli olarak bir takım alternatif yayınlar var olmuş. Bunların zaman zaman inanılmaz sayıda insana ulaştığını görüyoruz. Bugün internet üzerinden baktığımızda böyle bir çabayı sürdüren pek çok yayıncılık deneyimi var. Örneğin benim de içinde olduğum sendika.org kolektifi, içerik ve amaçları itibariyle Bianet, bunların dışında tüm bahsi geçen kriterleri gerçekleştirmese de sol.org.tr, bazı bağımsız haber ajansları Türkiye’deki alternatif medya deneyimleri arasında sayılabilir. Diğer yandan başta bana anlattığınız yayın ilkeleri ve amaçlarınız çerçevesinde sizin derginiz de tüm kriterleri yerine getiremese bile alternatif yayın deneyimi oluşturuyor. Sınıflandırılması zor çünkü çok fazla çeşitlilik gösteriyor. Ama bence alternatif medya ana akım medya kadar toplumun tamamına ulaşmayı hedeflemek zorunda. 20 kişiye ulaşan bir yayın alternatif bir bilgi üretimi gerçekleştirebilir. Ancak temel hedef toplumsal değişim ise, alternatif medyanın mutlaka en genişi hedeflemesi ve uzun soluklu olması gerekiyor.
Söyleşinin tümüne bakıldığında umutlandım, siz başka bir medya mümkün diyorsunuz.
Kesinlikle başka bir medya mümkün diyorum. Zaten böyle bir umut olmasa ne akademide olmanın ne sizin yaptığınız gibi çabalara girişmenin bir anlamı kalmıyor. Ayrıca umudu ayakta tutmak da gerekir diye düşünüyorum. Ben etrafıma baktığım zaman bu umudun boş bir umut olmadığını, bir takım somut durumlara dayandığını, küçük de olsa bir sürü ipucuna dayandığını görüyorum. Bu ipuçlarının birleşerek bize umut verdiğini düşünüyorum. Her iktidarın etrafında gelişen ve o iktidarın ayakta kalmasını sağlayan bir bilgi tekeli var. İktidarın varlığının sürmesi için neyin bilgi olduğunu, neyin olmadığını, neyin toplumla paylaşılacağını neyin paylaşılmayacağını o bilgi tekeli belirliyor. Fakat bir takım dönemler değişim dönemleri. Bu değişim dönemleri bilgi tekellerinin dağılmaya başladığı ve bir mücadele ortamının doğduğu süreçler. İşte o dönemlerden birisini yaşıyoruz. Bunda yeni medyanın da çok büyük bir rolü olduğunu düşünüyorum. Her yeni medyanın var olan bilgi tekellerini yerinden etme tehdidi taşıdığı, yeni olanın var olan iktidar yapıları tarafından denetim altına alınamadığı durumlarda “neyin bilgi” olduğunun yeniden belirlendiği söylenebilir. İnternet henüz iktidar tarafından tam olarak kuşatılmış bir alan değil. Bir mücadele dönemindeyiz ve bu mücadele her şeyi, özellikle de başka türlü bir iletişimi mümkün kılıyor. Başka bir dünyayı da başka bir medyayı da mümkün kılıyor. Yeter ki internetin sansürüne karşı mücadele etmeyi, internet üzerinde akan enformasyonu ticaretin konusu haline getiren ya da kısıtlayan tüm düzenlemelere karşı mücadele etmeyi, daha demokratik, eşit ve özgür bir dünya mücadelemizin bir parçası haline getirebilelim.

R::Hüseyin Yılmaz

hakkında

Lisans eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Gazetecilik ABD’dan Yüksek Lisans ve Doktora derecesi aldı. 2008 yılında İletişim Bilimleri alanında Doçent oldu. 1996 yılından bu yana AÜ İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’ndedir. İletişim teknolojileri, yeni medya, alternatif medya ve iletişim politikaları hakkında yayınlanmış kitap, makaleleri ve bildirileri vardır.

0 comments on “BAŞKA BİR MEDYA MÜMKÜN

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: