06-ULUSÇULUKLA HESAPLAŞMA KONUŞMALAR

ŞEBNEM YARDIMCI GEYİKÇİ: GENÇLİĞİN SİYASETE KATILIMI HER YERDE SORUN

Sizce bir partide gençlik kolları nasıl olmalıdır? İşlevi nedir?

Literatüre baktığımızda siyasi partilerin temel işlevlerden birinin siyasetçi yetiştirmek olduğunu görüyoruz. Yani nasıl ki temsiliyet, hükümet olma sorumluluğu, muhalefet yapmak temel işlevleriyse siyasi partilerin, siyasetçi yetiştirmek de bu işlevlerden biridir; ki hatta belki de en önemlilerindendir. Çünkü devamlılık ancak yeni isimlerin yetişmesi ile sağlanabilir. Ve yetiştirme mekanizmasının esas aracı da gençlik kollarıdır.

Tabii burada ikincil işlevlerinden de bahsedilebilir. Şu bir gerçektir ki, gençlik her zaman yaşça kendisinden ileride olan gruptan, hangi partide, hangi ideoloji de olursa olsun daha muhaliftir, daha radikaldir. O nedenle ben aslında gençlik kollarının bazen ana yönetimi sarsmak, unutulan bazı tartışmaları onlara hatırlatmak ve muhalif gündemi diri tutmak gibi bir işlevi olduğunu düşünüyorum.

Buradan çıkışla “sosyal demokrat bir partinin” gençlik kolları nasıl olmalıdır sorusuna geçebiliriz.

Tabii bunu da Türkiye özelinde tartışmak daha sağlıklı olacaktır çünkü sosyal demokrasi de farklı şartlarda farklı anlamlara tekabül etmektedir. Türkiye’de bugün sosyal demokrat olarak Cumhuriyet Halk Partisi tanımlanmaktadır. Ve CHP’ye 80 öncesinde baktığımızda partinin gençlik kollarının tam da bu yukarıda bahsettiğimiz işlevlerini yerine getirdiğini görüyoruz. Dün, bugün siyaset sahnesinde gördüğümüz birçok isim o dönemlerin gençlik kollarından yetişme.
Özellikle 50 ortaları ve sonlarında parti politikalarına dahi müdahale edebilen, aday çıkarma gücüne sahip bir yandan da tam bir eğitim merkezi konumunda bir gençlik kolları mevcuttur. Hatta 70’lerde parti yönetimi ile çatışan bu nedenle birçok müdaheleye de mâruz kalmış bir gençlik kolları görüyoruz.

Çok nostaljik olmak istemiyorum fakat sanırım özellikle 50’ler 60’lar dönemindekine benzer işlev göstermelidir sosyal demokrat gençlik kolları.
Fakat tabii ki bugünün ideolojik ve siyasi gündemine uygun olmalıdır. Burada Türkiye özelinde bakarsak sosyal demokrat partinin muhafazakar ve/veya milliyetçi partilerin gençlik kollarından farklı olan/olması gereken özelliği daha muhalif olmasıdır.

Bugüne baktığımızda 80 sonrasında, belki 90’larda kısmi devam etmiş olsa dahi, özellikle 2000’lerde CHP gençlik kollarının bahsettiğimiz işlevini yitirdiğini görüyoruz.

Gençlik kollarında siyaset yapmış kişilerin çok erken dönemde ya görevlerinden alınarak ya da başka yöntemlerle siyasetten uzaklaştırıldıklarını ve daha 30’lu yaşlarına gelmeden parti siyasetinden vazgeçtiklerini görüyoruz.

Özetlersek gençlik kolları nasıl olmalıdır; gençleri çekebilen, partinin ideolojisi ve politikaları doğrultusunda siyasetçi yetiştirebilen bir yer olmalıdır. Sosyal demokrat bir gençlik kolları bu fonksiyonu dışında muhalif olma özelliğini de yitirmeyen bir grup olmalı sanırım.

Avrupa da uzun süre kaldın çeşitli çalışmaların, gözlemlerin oldu. Peki, Avrupa’ da nasıl?

Aslında insanların siyasi partilere katılma motivasyonları farklıdır. Literatürde de üç temel motivasyon türü tanımlanmaktadır: materyal, sosyal ve siyasal motifler. Materyal motifler derken kastedilen bir kazanç sağlama amaçlı ve/veya çıkar amaçlı partilere katılma durumudur; iş bulmak için ya da başka çıkarlar için. Sosyal motifler belli bir gruba aidiyetin sorumluluğu ile partilerde siyaset yapma istencidir. Politik amaçlar derken daha çok adanmışlık kastedilmektedir ki bu ideolojik inanç nedeniyle veya belli politikacılara veya politikalara karşı siyaset yapma motifidir. Günümüz Türkiye’sinde sizin de çizdiğiniz gibi bir tablo söz konusu ise daha çok materyal motiflerin baskın olduğu söylenebilir; gençlik kolları özelinde.

Avrupa’ya baktığımızda nasıl ki Türkiye’de de kişilerin motivasyonlarını çok net olarak bilemediğimiz gibi orada da bu soruya cevap vermek çok zor. Bir de bu tür değerlendirmeleri ülke özelinde yapmanın da daha sağlıklı olacağını düşünüyorum.

Genel olarak oradaki gençlik kollarını buradakilerden ayıran temel özelliklerini tartışırsak iki önemli nokta karşımıza çıkmakta.

Birincisi Batı Avrupa’da gençlik kollarının birçoğu özerk. Yani kendi kararlarını kendileri alabiliyorlar, hiçbir etki ve baskı altında kalmadan. Hatta ana partiden farklı politikalar izleyebiliyorlar ya da ana partinin izlediği politikaları rahatlıkla eleştiriyorlar; alternatif yaklaşımlar geliştirebiliyorlar, kendi kampanyalarını düzenliyorlar. Burada tabii ki özerk yapıları çok önemli bir etken.

İkinci nokta ise finansman, birçok gençlik kolunun kendine ait ciddi bir bütçesi var. Dolayısıyla nasıl ki bir çocuğunun ailesinin hayatından farklı bir hayat yaşayabilmesi, kendi hayatını kurabilmesi ekonomik özgürlüğü ile sağlanıyorsa bir gençlik kolları da yetişkinliğini ancak bağımsız bütçe ile sağlayabilir. Bu aslında birinci özellikleri ile el ele giden bir şey. Yani ancak bağımsız bir bütçeniz var ise özerkliğinizi koruyabilirsiniz.

Tabii bir de bütün bunların dışında Batı Avrupa’da gençlik kollarının siyasetçi yetiştirme olan birincil işlevlerini de çok iyi yerine getirdikleri ortada. Birçok siyasetçi gençlik kollarından yetişmekte. İşte tam da bu noktada motivasyonlara geri dönebiliriz. Öyle ki herhangi bir örgüte ancak oraya yönelirkenki motivasyonunuz tatmin oluyorsa katılırsınız. Yani bugün CHP’de veya başka bir partide gençlerin sadece materyal motivasyonları tatmin oluyorsa, sosyal ve siyasal motivasyonlara sahip olanlar doğal olarak gençlik kollarına yönelmezler. Bence Avrupa’da gençlik kollarının özerklik, bağımsız bütçe ve hepsinden önemlisi siyasetçi yetiştirme gibi özellikleri sosyal ve siyasal motivasyonların da, tabii ki materyal motivasyonlarla beraber, bir şekilde karşılanabilmesine olanak sağlıyor. Bu da siyasete katılan gençliğin profilini değiştiren bir durum.

Bunlar sağlanırsa Batı Avrupa’dakilere benzer kendi gündemleri olan, ana partinin gündemini etkileyebilen hatta parti politikalarına müdahale edebilen gençlik kolları, ocak görevi gören, siyasetçi yetiştiren gençlik kolları Türkiye’de de oluşabilir.

Örneklemek gerekirse SODEV’de çalışmalar yürüttüğümüz dönemde IUSY (Uluslararası Sosyalist Gençlik Birliği)’nin toplantılarına katıldığımızda İsveç’ten, Norveç’ten, Almanya’dan gelen arkadaşlarımız sürekli olarak parti ile sadece organik bağları olduklarına ve özerk bir yapıya sahip olduklarına vurgu yaparlardı. Ve bu da kendi gündemlerini oluşturduklarını ve parti gündemini başka bir gözle etkilediklerini işaret etmek amaçlıydı aslında.

Diğer önemli bir nokta bu gençler şunu çok iyi biliyorlardı: bir gün kendi ülkelerinde önemli pozisyonlarda görev alacaklar, milletvekili olacaklar, bakan olacaklar. Bu inanılmaz önemde bir motivasyon.

Çünkü gençlik kollarında çalışan biri, o eğitimi alan biri o pozisyona geleceğini biliyor. Bu da Türkiye’den en büyük farkları. Tam tersine Türkiye’de gençlik kollarında siyaset yapan biri her zaman erken yaşta tasfiye edilme, elenme tehditi ile karşı karşıya. Daha yolun başında siyasetten uzaklaştırılıyor, hedefleri kalmıyor.

Avrupa’da gençlik kollarında yetişenlerin siyasette başarı şansları daha yüksek. Örneğin bizim Bulgaristan da tanıştığımız bir arkadaşımız milletvekili oldu. Slovenya’ dan tanıştığımız başka bir arkadaşımız milletvekili oldu. Başka bir arkadaşımız şu anda İtalya’da yerel yönetimde önemli bir pozisyonda siyaset yapıyor. İsveç’ ten özellikle çok örnek var. Çünkü orada gençlik kolları eğitim verme, siyasetçi yetiştirme fonksiyonunu yerine getiriyor. Türkiye’de de 80 öncesi durum benzerdi. Yani partilerin gençlik kolları eğitim merkezi olma özelliklerini koruyordu.

Gençlik Kolları Avrupa’da kendi gündemini yaratıyor dediniz. Peki Avrupa’nın gündemi ne? Özellikle sosyal demokrat parti gençlik kollarında gündemlerinde ne var?

Elbette bu ülke ülke değişir. Ancak orada da problemler sosyal demokrasi özelinde benzer. Neoliberal ekonomik politikalara alternatif bir şeyler söylenemiyor. Bu da beraberinde sosyal demokrasinin geleceği tartışmalarını gündeme getiriyor: devletle, toplumla nasıl ilişkilenilmeli, yeniden örgütlenme nasıl sağlanmalı, sendikalarla ilişkiler nasıl devam etmeli ve bunun gibi. Hatta iyi bir toplum nasıl oluşturulmalı gibi çok daha derin tartışmalara da girmiş durumdalar.
Gençlere dair partilerin en temel gündemleri ise Batı Avrupa’da ciddi boyutlara varan gençlik katılımı problemi.

Gençliğin siyasete katılımını artırmak gençlik kollarının birincil gündemi. Bu amaçla parti okulları, konserler, yaz kampları gibi büyük etkinlikler düzenliyorlar.
Bunun dışında üniversite örgütlenmelerini çok önemsiyorlar. Siyaseten gündemleri ise ülke özelinde farklılık göstermekte. Geçtiğimiz sene mesela İngiltere’de İşçi Partisi gençliği okul harçlarının artırılması mevzuuyla yakından ilgili idi ve birçok kampanya yürüttü.

Türkiye’de ne yazık ki üniversitelerde örgütlenme yok. Bunu nasıl yorumlarsın?

Bu da istenilerek, programlanarak yapılmış bir durum. 80 sonrasında oluşan bir durum. Gençleri siyasetten uzaklaştırma projesinin bir parçası çünkü geçmişte muhalefetin çok önemli bir parçası üniversitelerde örgütlendi.

CHP, AKP ve MHP”yi kıyaslarsak farklılıkları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Elbette her partinin örgütlenme biçimi farklıdır. MHP için gençlik çok önemlidir, ülkü ocakları dediğimiz kurum üniversiteden önce lise de örgütlenir. Ve aslında dikkatle incelendiğimizde Ülkü Ocakları’nın MHP’nin en önemli kurumlarından biri olduğunu gözlemliyoruz. Bugün MHP’de üst düzey siyaset yapan birçok isim ülkü ocaklarından yetişmedir. Dolayısıyla Ülkü ocakları gerçekten birincil işlevi olan ocak görevini yerine getirmektedir. Hala da bu işlevini sürdürmektedir. Tabii ki özerk değildir, asla bağımsız değildir ama bu durum da MHP için kendi içinde tutarlı bir durumdur çünkü bu düşünsel zeminlerine de uygundur.

AKP’ye bakarsak; AKP’nin ciddi bir çekiciliği var tabii. On yıldır iktidarda olan parti örgütlenirken de bu ayrıcalığını kullanmaktadır. Dağıtacakları rant daha fazla ve daha değerli olduğu için daha kolay gençleri partiye çekebilme gücüne sahip.
Tabii daha tarihsel bir analiz yaparsak Milli Görüş hareketi ve Refah Partisi’nden bugüne gelen geleneği de dikkate alan, Türkiye’de siyasal İslam hareketi için özellikle örgütlenme açısından gençler ve kadınlar dediğiniz gibi çok önemli roller oynamıştır. Belki de bugün bunun evrimleşmiş son hali olan AKP bu bilinci çok iyi geliştirmiştir ve gençlik kollarına özel önem atfetmektedir.

Benzer önemi CHP vermiyor, doğru. 80 öncesi CHP gençliği çok güçlü bir gençlikti. O yüzden bugün belki hala gençlik ciddi bir tehdit olarak görülüyor.

Ancak sol bir parti de gençlerin sesinin duyulmasına izin verilmezse, o parti aslında kendi düşünsel temelleri ile de çelişir. Belki de tam da bu nedenle daha en başından yapısal olarak olanaklar tanınmayarak buna izin verilmiyor.

Avrupa’da aslında bizdeki kadar farklılık göstermiyor farklı ideolojilerdeki partilerin gençlik kollarının örgütlenme biçimleri veya işleyişleri açısından.
Örneğin Almanya’da liberal parti FDP’nin gençlik kolları 1980’de parti yönetiminin isteği dışında örgütleniyor ve Almanya’nın siyaset tarihinde ilk defa bir parti halihazırdaki gençlik kollarını bir başkası ile değiştirmek durumunda kalıyor. Genç liberallerin kendilerine ait bir ciddi bütçeleri var, seçimlerinde bağımsızlar, seçim süreçlerini tamamen kendileri yönetiyorlar, kendi manifestolarını kendilerini hazırlıyorlar, kendi programlarını kendileri belirliyorlar, parti dışında gündemleri, parti dışında yayın organları var, kendilerine ait kampanyaları var, özerkler. Yani Türkiye’den çok farklı.

Bugün şunu hayal edebilir miyiz? CHP gençlik kolları başkanı çıkıp da “Bizim değerlendirmemiz bakışımız farklıdır ve parti yönetiminde bu yönde hareket edebilmesi içinde elimizden geleni yapacağız” diyebilir mi?

Daha doğrusu bugün böyle bir alan sağlansa bile sanırım tahayyül sınırlarının bile çok dışında parti yönetimini eleştirebilmek. Aslında bu tabii çok daha derin otoriter parti yapılarından kaynaklanan ve kökeni çok daha yapısal problemlere dayanan bir durum.

Tabii bütün bunların dışında önemli bir noktayı da atlamamak lazım bizler ne kadar CHP’yi daha solda, alternatif bir parti olarak görmek istesek de CHP kurucu bir partidir, bu da unutulmamalıdır değerlendirme yaparken.

Hep bir özerklikten ve bütçeden bahsettik. Peki, bu nasıl sağlanıyor Avrupa’da?
Bütçeleri sadece partiden gelmiyor, Türkiye’de partiden gelmesi bekleniyor.

Örneğin Almanya’da vakıflar çok önemli. Ödenekler sadece partiye ait değil. Bağış kabul ediyorlar, anladığım kadarıyla ana partilerden bağımsız olarak devlet de destekliyor. Zaten bu da özerkliği sağlayan bir durum.

Birkaç örnek verirsek Friedrich Ebert Vakfı, Henrich Böll Vakfı. Bu vakıflar ciddi anlamda partilerle organik bağları olan vakıflardır. Ayrıca Batı Avrupa’da vakıfların gençlerle de çok farklı ilişkileri var. Kendileri de çeşitli eğitimler veriyorlar, özel kütüphaneleri var. Ayrıca gençlik eğitim kampları için finansman sağlıyorlar. Bu durum Türkiye’de çok zayıf. SODEV dışında böyle bir vakıf yok ve SODEV’in de böyle bir işlevi yok zaten.

Gençlik kollarında kadın katılımını nasıl görüyorsunuz?

Kadın her yerde olmalıdır. Aslında bu durumu çok güzel özetleyen bir slogan var: “Half of the earth, half of the power“, dünyanın yarısı kadınlardan oluşuyorsa, buradaki egemenliğin yarısı da kadınlara ait olmalıdır.

Mutlaka kadınlar karar alma süreçlerine katılmalıdır, eğer gerçekten işleyen, gerçekten anlamlı bir demokrasimizin olmasını istiyorsak. Ama bugün baktığımızda parlamentoda bir önceki seçimlere nazaran daha çok kadın milletvekili olmasına rağmen rakamlar hala çok yetersiz.

Peki bu nasıl aşılabilir?

Kadın kotası önemli araçlardan biri ve temel amacı kadın temsiliyet oranını zorunlu kota yoluyla artırmak. Tabii kota yöntemine karşı ciddi eleştiriler de bulunmakta. Örneğin fırsat eşitliği prensibini zedelediğine, liyakat ve yetkinlik üzerinden değil de sadece cinsiyet üzerinden kişilere belli hakların sağlanmasının problemli olduğuna dair.

Fakat ben bu yaklaşımlara katılmıyorum ve kota yöntemini doğru bulanlardanım. Çünkü kadınların temsiliyetin arttırılması hele ki bizim gibi toplumlarda ancak belli önlemlerin alınması ve itici faktörlerin arttırılması ile sağlanabilir. Dünyanın farklı ülkelerinde de benzer yöntemler kullanılarak kadın temsiliyeti garanti altına alınmıştır. İsveç örneğinde bu sistem orada da bu yöntemlerle sağlanmıştır. Belki bugün kota nedeniyle ilgisiz, siyaseten bir duruşu olmayan sadece doğru zamanda doğru yerde olduğu için ve belirli bir yetkinliğe sahip olmayan kadınlar belli pozisyonlara gelebilir ama bu yöntem sabır gerektiren bir yöntemdir ve zamanla normalleşecek, yetkin kadınları da siyasete çekecektir.

Aynı şekilde CHP’de de şubat kurultayı ile gelen kota kararını destekliyorum ve doğru buluyorum. Tabii ki ideal olan bu tür yöntemlere gerek kalmadan kadınların ve gençlerin partilerde kendilerine yer bulabilmesidir.


Şebnem Yardımcı-Geyikçi 2006 yılında lisans eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Sonrasında Maastricht Üniversitesi’nden Avrupa Çalışmaları alanında yüksek lisans derecesini aldı. Lisans ve yüksek lisans çalışmaları döneminde IUSY ve ECOSY gibi gençlik örgütlerinin birçok etkinliğine katılan Yardımcı-Geyikçi doktorasını siyaset bilimi alanında yapmaktadır. Yurtiçi ve yurtdışında partiler, parti sistemleri ve demokratikleşme üzerine araştırmalar yapan, Türkçe ve İngilizce makaleler yayımlayan Yardımcı-Geyikçi halen doktora çalışmalarına devam etmektedir.

0 comments on “ŞEBNEM YARDIMCI GEYİKÇİ: GENÇLİĞİN SİYASETE KATILIMI HER YERDE SORUN

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: