Howard Zinn’e baktığımızda karşımıza ABD’nin en etkili muhaliflerinden biri, bir anarşist, bir insan hakları savunucusu, bir entelektüel ve insanlara vicdanlarının sesini dinlemelerini söyleyen bir tarihçi olarak farklı portrelerle karşımıza çıkıyor. Sizin için Howard Zinn kimdir?

Howard Zinn benim hocamdı. 1984-1990 yılları arasında doktora öğrencisi olduğum Boston Üniversitesi’nde hem dersini almıştım hem de onun lisans derslerinde asistanlığını yapmıştım. Benim elbette sayıca epey fazla hocam oldu. Howard Zinn’i diğer hocalarımdan ayıran en önemli özelliği siyasi kişiliği idi. Onu izledikçe iyi ve sağlam bir akademisyen olmak ile siyasi bir kişiliğin bir arada olabileceğini görmüştüm. Biliyorsunuz aynı özellik Edward Said için de geçerlidir. Howard Zinn benim için bilimsel çalışma ile siyasi duruşun birbirini dışlamadığının yaşayan örneği idi. O, benim için her zaman bir referans noktası olmuştur. Önemli siyasal gelişmeler karşısındaki görüşlerini hep merak etmişimdir.

Bir yazınızda Zinn için “kuşkusuz insanın içindeki eleştirel sesleri kamçılayan birisiydi” diyorsunuz. Howard Zinn’in sizi etkileyen en önemli özelliği nedir?

Howard Zinn mağdur insanların kendilerini güçlü hissetmelerini sağlardı. Bu bence onun en ayırt edici özelliğidir. Müthiş bir konuşmacıydı. Ben onu hem son derece yoğun bir şekilde ders anlatırken, hem de bazı eylemlerde kalabalıklara konuşurken dinledim. Her ikisini de yapabilen birisiydi. Çok iyi ders anlatırdı. Literatüre hakimdi. Siyasi nedenler ile kalabalıklara konuşurken ise daha insani bir yönü ortaya çıkardı.  Howard Zinn bana aynı kişinin hem sağlam bir akademisyen, hem vicdanlı bir insan, hem de siyasi bir aktör olabileceğini göstermiştir. Elbette bunlara daha ekleyebiliriz: etkili bir konuşmacı, pes etmeyen bir mücadeleci, önemli bir piyes yazarı, iyi bir dost, mizah yeteneği olan bir hoca. O ise kendisini demokrat bir sosyalist olarak tanımlardı. Bana kalırsa zaman zaman anarşist özellikleri de öne çıkardı.

Kesinlikle çok enerjik ve yaşam dolu bir insandı. Bir keresinde bana sanat eserlerini müzede görmenin içini fena halde sıktığını söylemişti. Müze, ona göre sanatı ve yaşamı hapsediyordu. Ona neye ve nasıl bakacağının söylenmesinden hoşlanmıyordu besbelli. Bunu bana söylediğinde aslında kendisini eleştiriyordu. Çünkü sanırım eşi Roz onun müzelerden sıkılmasından şikâyet etmişti. Howard’ın her şeyi sorgulaması Roz’u yoruyordu sanıyorum. İkisi gerçekten yaşamı paylaşırlardı. Roz’un kendisinden önce ölmesi kim bilir Howard’ı nasıl yaralamıştı. En iyi dostlarından biri ve benim de yine hocam olan Murray Levin’in ölümü de onun için epey sarsıcı olmuştur. Murray ilk kalp krizi geçirdiği gün bizimle dersi vardı. Howard, Murray’in yerine derse girmişti. O gün derste Eduard Bernstein üzerine konuşmuştuk, nedense hiç unutmuyorum.  Hepimiz Murray için endişeliydik. Murray o krizi atlatıp aramıza döndü ama sonrakini atlatamadı.

Howard Zinn’le ilgili olarak görev yaptığı Atlanta siyah kız okulunda öğrencilerini siyahlara kapalı kütüphanelerden kitap talep etmeye yönlendirmesi, sadece beyazların girdiği lokantaların işgalinde baş köşede oturması anlatılıyor. Onu mağdurların yanında birisi olarak tanımlamak mümkün mü? Kendisinin “mağdur” algısının ne olduğuna dair siz de ne gibi izleri vardır?

Howard Zinn mağduriyeti görür görmez anlayan tanıyan birisiydi. İktidarın belini büktüğü herkes ile hemen iletişim kurabilirdi. En önemsediği şeylerden biri mağdur olan insanlara kendi içlerindeki gücü gösterebilmekti. Sivil itaatsizlik onun gözünde temel bir haktı; ayrıca aklını ve vicdanını muhafaza etmenin ve insan olarak kalabilmenin bir yolu idi. Yaşı ilerlemesine rağmen bu duygusunu hiç yitirmedi. Bu durum beni biraz da hayrete düşürürdü. Mağdurların yanında yer alırken fazla hesap kitap yapmazdı. Kendi başına gelebilecekleri umursamazdı. Cesur bir şekilde en öne atılırdı. Arkasından kimse geliyor mu diye bakmazdı bile. Cesurdu ve öncüydü, buna hiç şüphe yok.

Howard Zinn en değerli eğitimin sokaklarda alındığını, çoğunluğun oylarına göre değil insanların vicdanlarına göre hareket etmesi gerektiğini, eşitlikçi bir toplum isteyenlerin eşitlikçi yöntemler kullanması gerektiğini söyleyen farklı ve etkili bir düşünme biçimine ve söylemine sahip olduğunu görüyoruz. Sizin bu tür deneyimleriniz oldu mu kendisiyle?

İtiraf etmeliyim ki, benim Howard Zinn ile olan ilişkimde akademik faaliyetler daha ağırlıklı idi. Ancak tabii birkaç kez siyasi konuşmasını da izledim. Onun asistanlığını yaptığım Hukuk ve Adalet diye bir lisans dersi vardı. O derste öğrencilerin müfredatın dışında alternatif okumalar yapmalarını sağlardı. Onlara farklı bir Amerika’yı göstermeye çalışırdı. O zamanlar müfredatta çokkültürlülüğe yapılan vurgular daha epeyce yeni idi. Howard Zinn’in öğrencileri bu tartışmaların çok öncesinde Toni Morrison gibi yazarlar, Johnny Got His Gun gibi savaş karşıtı romanlar ve Hearts and Minds gibi yine savaş karşıtı, Vietnam filmleri ile tanışmışlardı. Oysa 1980’ler ABD’sinde bunlar ile tanışmanın çok kolay olmadığı bir ortam vardı. Bu dönemde Howard Zinn’den ders almış olanlar belki sonraları bunun kıymetini daha iyi anlamışlardır.
Bizim gibi yüksek lisans öğrencisi olanlara ofisinin kapısı hep açıktı. Kendi ofisimiz gibi girip çıkardık ofisine. Geç saatlere kadar sohbetler yapardı bizimle. Onun bilgi birikimine hayrandık ve bunu bizle cömertçe paylaşırdı ancak bizim ile arkadaş olmayı da önemserdi.  Biz ona hayrandık; o ise bizim kendimizi onunla eşit hissetmemizi isterdi. Akademinin hiyerarşisini sevmezdi. Zaten üniversite yönetimi ile ilişkileri iyi değildi.

Kendisinin en önemli eseri olarak görülen “ABD Halklarının Tarihi” kitabı için ne düşünüyorsunuz, sizin için önemi nedir?

Bu kitap farklı bir Amerika tarihini anlatır. Zaten amacı da budur. Bu  aşağıdan yani insanların yaptığı bir tarihtir. Howard Zinn bu kitabı bana hediye etmişti. Hediye ederken de “al belki bir gün okuma fırsatın olur” gibisinden bir şey söylemiş ve sanki önemsiz bir şey yapıyormuş gibi bir hava içinde kitabı bana vermişti. O öldükten sonra New York Times’da yayımlanan bir yazıda Howard’dan “radikal bir hazine” olarak söz edilmiş. Ben de bu kitabı kendi radikal hazinem olarak görüyorum. Zaten öldüğünü öğrendiğimde de hemen ellerim ve gözlerim onun bana verdiği kitabı aradı. Bu kitap ABD’nin alternatif tarihidir. 1980’lerin ikinci yarısında, ben hâlâ ABD’de yaşarken Matewan isminde bir film yapılmıştı. Bu filmde Batı Virginia’da bir kömür madenindeki işçilerin ayaklanması konu ediliyordu. İşte Howard’ın kitabı da, aslında herkesin eşit doğduğunun fazla kolaylıkla kabul edilip (Avrupa’daki gibi feodal bir geçmiş olmadığı tezinden hareketle)  sosyalist öğelerin olmadığı varsayılan ABD’de işçi ayaklanmalarına yer verdiği için önemlidir.

0 comments on “HOCAM HOWARD ZINN

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: